top of page

The Last of Us Part I + The Last of Us Left Behind DLC (PC)

  • Yazarın fotoğrafı: Resul
    Resul
  • 9 Tem
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Tem

9.5/10


The Last of Us Part I, 2013 yılında PlayStation 3 için piyasaya sürülen ve zamanla oyun dünyasının en beğenilen yapımlarından biri haline gelen bir yapım, benim kendi sözümle de bir şaheserdir. Naughty Dog'un imzasını taşıyan bu oyun, derinlemesine hikayesi, karakter gelişimi ve etkileyici atmosferiyle adeta bir sinema filmi izliyormuşsunuz gibi hissettiriyor. İlk olarak PlayStation 3'te başlayan bu yolculuk, PlayStation 4 ve PlayStation 5'te remastered sürümleriyle tekrardan piyasaya sürüldü. 2023'te de PC portunun çıkmasıyla PC oyuncuları da bu eşsiz deneyimden mahrum kalmadılar. Biraz sorunlu optimizasyonlarla çıkışını yapmış olsa da, 2025'te bu oyunu ilk defa oynamış bir insan olarak herhangi bir sorun görmedim.


Zamanında bu tarz güçlü oyunları oynayabilecek bir sistemim olmadığından, The Last of Us'a karşı hep bir ön yargım vardı. İyi bir oyun olduğunu tahmin ediyordum çünkü bunca insan boşu boşuna "The Last of Us müthiş bir oyun ya" demez. Bunları duyduğum halde yine bir ön yargı içerisindeydim ve sonunda oynayıp bitirdim. Sonuç olarak da ön yargımın tamamıyla kırıldığını söyleyebilirim ve şunu da söylemeliyim ki BU OYUN GERÇEKTEN MÜTHİŞ BİR OYUN YA.


Hikaye

Joel ve kızı Sarah
Joel ve kızı Sarah

Oyunun hikayesi, ana karakterimiz Joel, Joel'in kızı Sarah ve Joel'in kardeşi Tommy ile Cordyseps adı verilen mantarın yaratmış olduğu bir krizden kaçmaya çalışmamızla başlar. Mantarın yaratmış olduğu küresel bir salgın hızla yayılmaktadır ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar, zombi benzeri yaratıklara dönüşmektedir. Oyunun ana hikayesi, bu krizden 20 yıl sonrasında geçer. Yıl 2033'tür. İnsanlık, hayatta kalmak için güvenli bölgelere, kamplara sığınmış ve bazı yerlerde, otoriteyi elinde tutan askeri gruplar ya da milisler ortaya çıkmıştır. Joel, artık bu tehlikeli dünyada, başkalarına güvenmeden, sadece hayatta kalma üzerine kurulu bir yaşam sürmektedir. Artık eski, neşeli, sevgi dolu adam değil; sert, acımasız bir adamdır.


Kriz anından bir kare
Kriz anından bir kare

Joel, geçen bu sürede Boston'da bir karantina bölgesinde yaşamını sürdürüyor ve arkadaşı Tess ile birlikte silah kaçakçılığı yapıyordur. Bir gün Joel ve Tess, kendilerini dolandıran Robert'in peşine düşüyorlar. Robert'in, silahları Ateş Böcekleri adlı gruba sattığını öğreniyoruz ve yolda da Ateş Böcekleri'nin lideri olan Marlene ile karşılaşıyoruz. Kendisi, bize Ellie adındaki bir kızı verdiği konumda bulunan Ateş Böcekleri askerlerine teslim etmemizi, karşılığında da aldıkları silahların 2 katını vereceğini söylüyor. Joel ve Tess'de bu teklifi kabul ediyor ve macera bu şekilde başlamış oluyor.

ree

Oyunun hikayesinin Joel ve Ellie'nin yolu kesişene kadar biraz yavaş ilerlediğini söyleyebilirim. Önce oyuna alıştırıyor sizi; kontrollere, vuruş hissiyatına, oyunun o post-apokaliptik temasına ufaktan göstere göstere alıştırıyor. Sonra Joel ve Ellie'nin yolu da kesişince oyun bizi artık yavaştan aksiyona sokuyor. Bunca aksiyonun arasında da amacımız, Ellie'yi Ateş Böcekleri'ne teslim etmek.


Yaşadığımız bu macerada amacımız bu olsa bile, müthiş bir baba-kız ilişkisi görüyoruz. Joel ve Ellie'nin birbirine ısınma süreci, Joel'in kaybettiği kızına gösteremediği sevgiyi Ellie'ye göstermesi ve onun için fedakarlıklar yapması, insanı duygulandıran ve oyuna da bağlayan bir olay. Yabancılara karşı adeta bir canavar olan Joel'in, Ellie'ye karşı yumuşak ve adeta bir baba gibi davranması, oyunda çok güzel işlenmiş bir konu. Kratos ve Atreus benzeri bir ilişki görüyoruz aslında ama ben, nedense Kratos ve Atreus'un baba-oğul ilişkisinden daha çok sevdim Joel ve Ellie'nin ilişkisini.

ree

Oynanış-Oyun


Evet, The Last of Us'ın müthiş bir hikayesi var. Peki, oynanış nasıl? Veya biz bu oyunda ne yapıyoruz?


Oyun, yarı açık dünyaya sahip ve bölüm bölüm ilerliyoruz. Çevreyi keşfetme, malzeme toplama, düşmanlarla çatışma gibi temel unsurlar da aynı zamanda oyunun ana dinamiklerini oluşturuyor. Joel ve Ellie'nin hikayesini kontrol ederken, birbirinden farklı ortamlar, zorlu düşmanlar ve bulmacalarla karşılaşıyoruz.


Keşif ve Loot Yapmak: The Last of Us'ın her bölümü, detaylı bir şekilde tasarlanmış, dolu dolu ve dikkatlice hazırlanmış bir dünyaya sahip. Bu da tabii, benim gibi keşif seven oyuncular için altın değerinde bir şey. Keşif yapmayı sevmeyen bir oyuncu bile bence bu oyunda ufağından da olsa keşif yapmayı sevecektir çünkü oyundaki karakterler bile oyuncuya "Hadi etrafı keşfedelim, biraz malzeme toplayalım." gibi şeyler diyerek keşif yapmaya teşvik ediyor. Oyun boyunca ana rotanın dışına çıkıp farklı rotalara sapmak, oyuncunun işine geliyor; çünkü bunu yapmak çoğu zaman oyunda gelişmemiz için önemli bir role sahip oluyor.


Örneğin, terkedilmiş binalara girip odaları, dolapları, çekmeceleri karıştırarak malzemeler toplayabiliyoruz. Loot yaptığımız yerlerden bazen üretim yapmak için kullanabileceğimiz malzemeler, bazen silahlarımızı geliştirebileceğimiz malzemeler veya silahlarımız için cephane, bazen de karakterimizi geliştirebileceğimiz malzemeler bulabiliyoruz. Tabii, bununla beraber de ekstradan hikaye öğeleri ve toplanabilir öğeler de bulabiliyoruz. Oyunda girdiğim çoğu binayı didik didik aramış birisi olarak, sanırım okumadığım not, dergi vesaire kalmamıştır.


Tabii, keşif yaparken karşılaştığımız bulmacalar da oyunun zenginliğini artırıyor. Bu bulmacalar, oyuncuyu yalnızca düşmanlarla değil, çevreyle de etkileşime sokarak farklı bir oyun deneyimi sunabiliyor. Tabii, bu bulmacalar her ne kadar oyunu zenginleştirse de, çok basit olduğunu düşünüyorum. Oyunun puzzle mantığı, kağıtta yazan kodu kasaya girmek veya bulunduğumuz alandaki kapalı yere çevreyle etkileşime geçerek ulaşmaktan öteye gitmemiş. (Çevreyle etkileşimde de bir nesneyi bir yere koyup bulunduğumuz yerden yukarı çıkmaktan ve Ellie'yi bir yerlere gönderip bize oraya ulaşabileceğimiz bir şeyler göndermesinden başka bir şey görmedim.)


Savaş Sistemi: Gelelim savaş sistemine. Oyun, hem bam güm dalan insanlar için hem de stealth (gizlilik) seven oyuncular için mükemmel bir deneyim sunuyor. Eğer doğrudan çatışmayı seven birisiyseniz, oyunda kullanabileceğiniz tabanca, tüfek, pompalı, bombalar gibi seçenekleriniz var. Tabii, bu her zaman iyi bir seçenek olmayabilir çünkü oyundaki kaynaklarımız ve mermilerimiz kısıtlı. Bu da kullandığımız her kurşunun değerli olduğu anlamına geliyor.


Yakın dövüş severler için de oyunda kalas, demir boru, pala gibi çeşitli silahlar var lakin onların da dayanıklılığı olduğu için kırılabiliyorlar. Yakın dövüş aletleri de tıpkı mermiler kadar değerli olabiliyorlar.


ree

Gizlilik seven oyuncular için de cennet sayılabilecek bir oyun aslında. Temelde bir aksiyon-macera oyunu olsa bile, gizlilik dinamiklerine de çok güçlü bir şekilde yer veriyor. Stealth odaklı bir oyun demek tamamen doğru olmaz çünkü oyun, her iki yaklaşımı da dengeli bir şekilde sunuyor. Yine de gizlilik öğelerinin oyunun oynanışı üzerindeki etkisinin bol olduğunu söyleyebilirim. Çevresel etkileşim, sesle dikkat dağıtma gibi taktikler kullanıp düşmanı sessiz bir şekilde alt edebiliyorsunuz. Silah olarak çok bir artısı yok diyebilirim ama. Oyunda sessiz olan iki silahımız var zaten: yay ve çakı. Yayda, düşmanlarımızı kafadan vurduğumuzda attığımız okları geri alma ihtimalimiz daha fazla olduğundan, bıçaktan daha kullanışlı bir silah oluyor. Çakı da malzemelerle üretebildiğimiz bir silah. Erken oyunda maksimum 2, ileri oyun için de sanırım maksimum 6 tane üretebildiğimiz, kullandığımızda kırılan bir silah çakı. Oyunda çakıyı sadece takırdayan adı verilen zombiler için kullandım, çünkü bu zombileri, diğer düşmanları ve normal zombilere yaptığımız gibi bayıltarak öldüremiyoruz.


Oyunun bu gizlilik dinamiği, insan olan düşmanlarda işe yarasa da, zombi düşmanlarımızda insanlara göre daha fazla işe yarıyor. Özellikle takırdayanlar üzerinde. Zombiler, insanlara göre normal olarak daha vahşi oldukları için silahla vurulmaları insanlara göre daha zor olabiliyor. Bir anda 3-5 tane zombi üzerinize geldiğinde, kurtulma şansınız pek olmuyor çünkü.


Hazır silahlardan falan da bahsetmişken, biraz vuruş hissiyatından da bahsetmek istiyorum. Her silahın kendine has vuruş hissiyatı var ve gerçekten güzel yapmışlar. Ateş ettiğinizde, harbiden ateş ettiğinizi hissediyorsunuz. Ateş ettiğinizde, düşmanın orasının burasının parçalandığını görmek de bence insanı ayrı bir hazza getiriyor.(Psikopat değilim, oyunlarda böyle detaylar hoşuma gidiyor. O yüzden Doom Eternal'ı çok severim mesela.)


ree

Genel oynanış: Oyun, yavaş tempolu ve dikkatli hareket etmeniz gereken bir oyun. Karakterimizin hareketleri ağır ve gerçekçi. Hareket hızımız oyun boyunca çoğu zaman yavaş ve kontrollü. Koşmak, ses çıkardığı için düşmanların bizi farketmesine neden olabilir.


Karakter ağır hareket ediyor dediğime de çok bakmayın aslında. Evet, ağır ama bir RDR2'deki kadar ağır hareket etmiyoruz. Daha akıcı bir hareket dinamiğine sahip bu oyun.


Zombiler: The Last of Us serisini diğer zombi oyunlarından ayıran bir özelliği de zombi temasıdır. The Last of Us evrenindeki zombiler, herhangi bir kimyasal virüs sonucu ortaya çıkmıyorlar. Cordyseps adı verilen bir mantarın küresel ısınmadan dolayı evrimleşip insanlara bulaşmasını konu alıyor bu durum. Cordyseps adı verilen bu mantar, gerçek hayatta var olsa bile şu an sadece küçük böceklere bulaşıyor. The Last of Us evreninde ise bu durum başka. Mantar, insanlara bulaşmış ve zamanla evrimleşmiş. Geçen yıla bağlı olarak evrimleşen zombiler de 4 türe ayrılmış ve oyunda zaman zaman karşımıza çıkıyorlar. Sırasına göre, Koşucu, İzci, Takırdayan ve Şişkin olarak 4 sınıfa ayrılmışlar.


İlk aşama olan koşucular, normal sıradan zombi tiplemesi olsa da, cordyceps zamanla yayıldıkça diğer türlerde farklı farklı özellikler görülmeye başlıyor. Mesela, İzciler, Koşuculardan daha dikkatli hareket ederler ve pusu kurup arkadan saldırırlar. Takırdayanlar, adından da belli olacağı gibi takırdıyorlar ve sinirlenmedikleri sürece çok yavaş hareket ederler. Körler ama işitme duyuları inanılmaz gelişmiştir. Bu yüzden ufak bir ses duyduklarında bile koşarak oraya geliyorlar. Son olarak da Şişkinler. Oyunda gördüğümüz en güçlü zombi olabilir. Takırdayanlar gibi körler ve yavaş hareket ederler. İnanılmaz dayanıklı ve inanılmaz güçlü olan bu zombi, savaş esnasında sırtındaki mantar bombasını alıp bize fırlatabiliyor.

ree

Grafikler, Çevre ve Manzaralar: The Last of Us Part I'in grafikleri, PlayStation 5 sürümünden sonra PC'de de harika bir şekilde yansıtılıyor. Detaylı karakter modellemeleri, gerçekçi ışıklandırması, zengin çevre tasarımları, oyunun görselliğini ön plana taşıyor. Gerçekçi ışıklandırma, özellikle RTX desteğiyle, görsel anlamda oyunu daha da ön plana çıkartıyor ve sinematik bir deneyim sunuyor.


Gelelim çevresel detaylara. Öncelikle oyun, post-apokaliptik temayı çok iyi ama çok iyi yansıtıyor. Terkedilmiş şehirler, yıkılmış binalar, doğanın çevreyi ele geçirmesi, ormanlar ve etkileyici şehir manzaralarıyla son derece etkileyici. Girdiğimiz her mekan, bize farklı ve unutulmaz bir atmosfer sunuyor. Binalarda gezerken, eskimiş ve zayıflamış duvarların üstümüze çökmesi, oyuncuya bir kıyamet sonrası atmosferini sunuyor. Gezdiğimiz binaların, yıllardır terkedilmiş ve harabe olmuş yerlerin detaylı bir şekilde işlenmiş olduğunu da oyunda görüyoruz. Duvarlarda yer alan eski portreler, bozulmuş eşyalar, eskiden orada bulunmuş insanların yazdığı notlar, dünyayı daha gerçekçi kılıyor.

ree

ree

Oyun boyunca karşılaştığımız manzaralar da adeta bir sanat eseri gibi. Yüksek bir binadan şehre bakarken veya ormanlık bir alanda gezerken karşılaştığımız manzaralar, bize adeta görsel şölen sunuyor. Oyunun gerçekçi ışıklandırması sayesinde de oyunda ekstra bir görsel şölen yaşayabiliyoruz. Çevrede gezerken, güneşin ışığının camlardan içeri girmesidir veya şehre vurması gerçekten güzel detaylar.


ree

Elimde daha güzel bir manzara fotoğrafı da var ama ara sahneden olduğu için spoiler olur diye koymak istemiyorum :)
Elimde daha güzel bir manzara fotoğrafı da var ama ara sahneden olduğu için spoiler olur diye koymak istemiyorum :)
Işıklandırmalar nefis ya
Işıklandırmalar nefis ya

RTX 3070 ekran kartı ile oynayan birisi olarak, yüksek ayarlarda RTX ve Kare Oluşturma ayarları açık bir şekilde, genel olarak 85-90 arası, bazı alanlarda da 95-100 arası bir FPS alıyordum. Açıkçası, PC sürümü ilk çıktığında inanılmaz optimizasyon sorunları olan bir oyun olduğunu duymuştum ama ben oynadığımda çok fazla bir sıkıntı görmedim. Sadece 2-3 kere oyunum çökmüştü, o da uzun aralıklarla.



Türkçe Seslendirme


Genel olarak izlediğim filmlerde veya dizilerde dublaj kalitesi çok iyi değilse, orijinalliği de bozulmasın diye altyazılı izlerim. Oyunlarda böyle bir şey yapmam, kalitesiz de olsa kullanırım çünkü Türkçe dil desteği her oyuna gelmiyor ve geleni de kullanmak istiyorum, destek vermek anlamında.


The Last of Us'da hem Türkçe altyazı hem de Türkçe dublaj seçenekleri bulunmakta. Yani bu konu hakkında uzun bir yazı yazmak da istemiyorum çünkü dublaj kalitesinin müthiş olduğunu söyleyebilirim. Hatta bazı sahnelerin İngilizce versiyonlarına baktığımda, Türkçe dublajın orijinalinden bile daha iyi olduğunu gördüm. O yüzden bu oyunu Türkçe dublaj oynamanızı öneririm. Gayet güzel bir iş çıkarmışlar ve sesler karakterlere cuk diye oturmuş diyebilirim.



Sonuç


Gerek hikayesiyle, gerek karakterleriyle, gerek aksiyonuyla, gerek oynanışıyla, gerek de atmosferiyle bu oyun benim gözümde bir şaheserdir. Benim gibi başta oyunu oynamayıp, bu oyun çok abartılıyor ön yargısı olanlar için de söylemem gerekiyor ki, bu oyuna karşı ön yargınızı kırın. Bu oyun, hikaye seven, hikayeye önem veren bir oyuncu için gerçekten tadından yenmez bir nimet. Oynayın, oynattırın.



The Last of Us: Left Behind DLC

(Oyunun ortalarından spoiler içermektedir)


Bu incelemeyi sonuç bölümünün altına yazmamın sebebi, başlığın altına yazdığım gibi oyunun ortalarından spoiler içeriyor olması.


Oyunun ortalarında Joel çok ağır yaralanır ve bir süre Ellie, Joel'e bakar. DLC'de, zaten Ellie'nin Joel'e baktığı o aralıkta yaşadığı olayları ve daha Joel ile birlikte değilken yaşadığı bir hikayeyi anlatır.


DLC'nin ana kısmı, Ellie'nin Riley isimli bir arkadaşıyla birlikte yaşadığı anıları anlatıyor. Riley, Ellie'nin okuldan önceki hayatındaki en yakın arkadaşıdır. Riley, Ateş Böcekleri'ne katılmış ve bir gün Ellie'yi gizli bir şekilde ziyarete gelmiştir. İkisi, karantina bölgesinin dışında, terkedilmiş bir AVM'ye giderler ve burada takılırlar.

Ayrıca bu DLC'de, Ellie'nin eşcinsel olduğunu da öğreniyoruz.


ree

Ellie ve Riley'den bir iki tuhaf poz :D
Ellie ve Riley'den bir iki tuhaf poz :D

Left Behind'in diğer kısmı ise ana hikayeye bağlanır. Joel, dediğim gibi çok ağır yaralanmıştır ve durumu kötüleştiğinden, Ellie, Joel’i hayatta tutmak için canla başla mücadele eder. Bu süreçte, Ellie’nin Riley ile yaşadığı anılara geri dönüşler ve şimdiki mücadele arasında geçişler yapılır.


Left Behind DLC'si çok büyük bir DLC değil. Joel'in yaralanma sürecinde yaşadığı bir olayı görüyoruz, Ellie'nin geçmişinde yaşadığı önemli olaylardan birini ve ayrıca Ellie'nin eşcinsel olduğunu öğreniyoruz. Left Behind, çok büyük bir DLC olmasa da hikayeye derinlik katmış minik, güzel bir DLC. Oyunu bitirdikten sonra oynamanızı tavsiye ederim.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page