The Witcher 3: Wild Hunt
- Resul
- 15 Mar
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Mar
9.5/10
Eveeet, geldik o oyuna. Bu incelemeyi çok sonra yazıyorum, orijinalinde kısacık, tek bir cümle yazıyordu. Gittim 2-3 yazı falan okudum, bazı kaynaklara baktım ve video izledim falan bu incelemeyi yazmadan. He, bir de aklımda kalanlarla da birlikte bir şeyler yazmaya çalışacağım. Red Dead Redemption 2 incelememde de 3-4 cümle yazıyor ama o oyunun yerini hiçbir oyun dolduramaz benim için ve o oyun gerçekten kelimelerle anlatamayacağım bir oyun. The Witcher 3 ile de kıyaslamıyorum, ikisinin de yeri ayrı bende ama RDR2 benim için başka ya. Tabii, gerçekçi olmakta da fayda var. The Witcher 3, Red Dead Redemption 2'den çok daha büyük bir oyun, içerik ve hikaye derinliği anlamında. Şu an çok büyük bir oyunun incelemesini yapacağım ve umarım bir şeyleri eksik anlatmam, çünkü ben The Witcher 3'ü bayağı önceden bitirdim. (Normalde incelemelerimi sadece ben ve birkaç arkadaşımın olduğu bir Discord sunucusunun oyun incelemelerim kanalında yapardım, öyle hobi olsun diye. The Witcher 3'ü bitirdikten sonra üşenip, o kanalda bulunan diğer bazı oyunların incelemeleri gibi kısacık bir şey yazıp geçmişim. Şimdi bu incelemeleri bu siteye yükleyeceğim için de önceki bazı oyunlara yaptığım gibi bu oyunun incelemesini de tekrardan elden geçirip yazmaya çalışacağım. Ayrıca DLC'lere başladım ama adam akıllı oynamayıp bitiremediğim için DLC'lerden bahsetmeyeceğim. Eminim DLC'ler de ana oyun kadar güzeldir.)
Neyse, lafı fazla uzatmadan başlayayım.
RPG türünün babalarından biri olan The Witcher 3: Wild Hunt, oyunculara yalnızca geniş bir dünya değil, aynı zamanda unutulmaz bir hikaye de sunuyor. CD Projekt Red'in bu başyapıtı, içerdiği derinlemesine karakter gelişimi, sürükleyici anlatımı ve detaylı açık dünya tasarımıyla dünyadaki çoğu oyuncunun gözüne girmeyi başardı.

Hikaye
(Witcher 1-2 oyunlarını oynamayıp YouTube üzerinden özetlerini izlediğimden, önceki oyunun hikayelerine çok hakim değilim.)
The Witcher 3: Wild Hunt'un hikayesi, Geralt'ın kaybolan, kendi öz kızı gibi gördüğü Ciri'yi bulmak için çıktığı tehlikeli bir yolculuğu anlatıyor. Ancak bu kaybolma vakası, basit bir kaybolma vakasından çok daha fazlasını içeriyor.

Geralt of Rivia, profesyonel bir canavar avcısıdır ve oyunun hikayesi de dediğim gibi onun Ciri'yi bulmak için çıktığı yolculuğu anlatıyor. Ciri, Geralt'ın kendi öz kızı gibi gördüğü bir kızdır ve sahip olduğu güçler nedeniyle oldukça özel bir kişidir. Ciri, "Elder Blood" adı verilen eski bir ırkın soyundan geliyor ve bu soy, büyük bir güce sahip olmasına olanak tanıyor. Ancak bu güç, aynı zamanda onu vahşi ve ölümcül bir grubun, Vahşi Av’ın hedefi haline getiriyor Ciri'nin kaybolmasıyla başlayan ana hikayemiz, Vahşi Av'ın (Wild Hunt) Ciri'yi yakalama amacını da içerir. Vahşi Av, ölümcül ve gizemli bir topluluktur ve asıl amaçları, Ciri’nin "Elder Blood" gücünü kullanarak dünyayı şekillendirmektir.


Geralt, kaybolan Ciri’yi aramak için büyük bir yolculuğa çıkar. Bu yolculukta, farklı bölgelerde, farklı tehlikelerle de karşı karşıya kalır. Bu süreçte Geralt, yalnızca Ciri’yi bulmaya çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda Ciri’yi korumak için de büyük savaşlar veriyor. Anlayacağınız, harbici baba gibi adam yani Geralt. Çok kral adamdır. Geralt, bu yolculukta sadece kaybolan Ciri'yi değil, aynı zamanda yavuklularından biri olan Yennefer'i de arar. Geralt ile Yennefer arasında karmaşık bir ilişki vardır. Bunun sebebi de, Geralt'ın hafızasını kaybettiği dönemde Triss adında bir kadınla birlikte olmasıdır. Yennefer, Geralt’ın eski sevgilisidir ve büyücüdür. Ciri’nin kaybolması, Yennefer’in de bu yolculukta Geralt’a katılmasına neden olur.
Açık Dünya ve Açık Dünyada Yapabileceklerimiz
The Witcher 3, devasa bir açık dünyaya sahip. Dolu dolu ve zengin bir açık dünyaya. O kadar zengin ki, her köşe, her vadi, her dağ adeta keşfedilmesi gereken yeni bir alan sunuyor. Hatta oyunun ilk başlarında, acaba haritanın her yerine nasıl gideceğim diye düşünüyordum. Oyunun dünyası, Velen, Novigrad, Skellige Adaları gibi belli başlı bölgelerden oluşuyor. Her bir bölge, kendi ekosistemine, kültürüne, tarihine ve sosyal yapısına sahip.

Keşif yaparken, özellikle köylerde ve kasabalarda etkileşime girebileceğiniz pek çok şey bulunuyor. Her kasaba, kendi hikayesini anlatan insanları da barındırıyor. Bu köylüler, bazen size yeni görevler verebilir, bazen de başınız belaya girdiğinde size yardım edebilir. Birçok kasaba, sadece hikaye odaklı değil, aynı zamanda oyuncuya yeni aktiviteler sunan alanlar da barındırıyor. Bu da oyunu gerçekten çok detaylandıran bir unsur bence. Bir köye gidip elemanın tekiyle konuştuğunuzda, size hiç duymadığınız şeyler anlatıp, üstüne bu anlattığı şeyle ilgili size bir görev verdiğinde, oyuncuyu oyuna daha fazla bağlayabiliyor.

İlanlardan bahsetmişken, biraz ilan konusunu da anlatalım. Oyunda farklı köylerde veya kasabalarda duvarlara asılmış ilanlar bulabilirsiniz. Bu ilanlar, genellikle Geralt’ın canavar avcılığı mesleğine uygun görevler içeriyor. Bazı ilanlar, avlamamız gereken tehlikeli canavarlar hakkında bilgi verirken, diğerleri ise kaybolan kişilerin veya kayıp eşyaların izini sürme gibi görevler içeriyor. Böyle basit bir şekilde anlattığıma da bakmayın, her ilanın arkasında kendine has bir hikaye de var aynı zamanda.
Bu ilanlar aslında bir nevi para kaynağıdır. Görevler genellikle basit görevler gibi gözükse de, her biri başka bir hikayeye, küçük bir dramaya veya kasaba halkının gizli geçmişine açılan bir kapı oluyor. Yukarıda da dediğim gibi, her bir ilanın arkasında farklı, kendine has bir hikaye yatıyor. Köy halkıyla olan etkileşimlerimiz, bazen merhametli, bazen ise sert bir davranış gerektirebiliyor. Bir ilanı kabul ettikten sonra, genellikle canavarlara dair ipuçları toplarız, düşmanların zayıf yönlerini analiz ederiz ve o canavarla uygun bir zamanda mücadele ederiz.
Ben ilanları yapmak istemiyorum, sadece ana görevlerden gidip oyunu bitireceğim de diyebilirsiniz tabii, yapabilirsiniz de hatta ama o şekilde de oyun çok zor oluyor çünkü oyundaki neredeyse her şey için para gerekiyor ve bazı şeyler gerçekten çok pahalı olabiliyor. Bu ilanlar da yukarıda dediğim gibi para kaynağı ve para lazım olduğundan da bu ilanları yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Bence bu bir problem de değil, çünkü ilan görevleri sıkıcı olmuyorlar. Rahat rahat yapıp paranızı alabilirsiniz.

Bu oyunda açık dünyada yapabileceklerimiz daha bitmedi. Bir de haritadaki hazinelerden, yan görevlerden falan da bahsedelim.
Hazineler: Oyunda pek çok terk edilmiş mağara veya yer var ve bu mağaralar ile yerler, yeni eşyalar ve ekipmanlar sunan hazineler barındırıyor. Bu hazineler, bazen etrafta bir keşif yapmamızı da gerektirebiliyor. Yani sadece haritaya bakarak gitmekle bu hazinelere ulaşmak mümkün olmayabilir. Örneğin, bir define haritasını bulduğunuzda, haritadaki belirli bir noktaya gitmek için bir dizi ipucu takip etmeniz gerekebiliyor.
Yan Görevler: Yan görevler de, harita üzerinde gizlenmiş özel yerlere ve kişilere bağlı. Bazen yolda rastgele karşınıza çıkan birisiyle konuşarak bile yan görev açabiliyorsunuz. Bu görevler, bazen yalnızca birer metinle anlatılan küçük hikayeler olabilirken, bazen de sizi büyük bir çatışmaya, savaş ya da dramaya sürükleyebiliyor
Gezinti ve Seyahat:
Haritada gezerken, Geralt’ın en önemli yardımcılarından ve dostlarından biri atı Roach'tır. Roach, hızlı bir şekilde haritada dolaşmamızı sağlar. Roach’ı kullanmak, uzak bölgelere gitmek için çok önemli olabiliyor. Yürüyünce işkence olabiliyor. Denendi ve onaylandı.
Bu oyunda, sağ olsunlar bolca hızlı seyahat(fast travel) noktası da koymuşlar. Özellikle yan görevler için falan haritada birbirinden uzak yerleri dolaşmak gerekebiliyor ve fast travel sayesinde de bunu sıkılmadan yapabiliyoruz. Bu fast travel noktalarını, genellikle kasabalara ve önemli yerleşim alanlarına girerek aktif edebiliyoruz.
Oynanış ve Savaş Mekanikleri
Savaş ve Dövüş Sistemi:
Savaşmak, The Witcher 3’te en çok yaptığımız şeylerden birisidir. Şimdi biraz savaşlardan bahsetmek istiyorum. Oyundaki savaşlarda genel olarak iki şey kullanıyoruz: gümüş kılıç ve çelik kılıç. Gümüş kılıcı yaratıklarda, çelik kılıcı da insanlarda veya hayvanlarda kullanıyoruz. He, bir de düşmanlara ve savaşın durumuna göre kullandığımız çeşitli büyüler ve iksirler var. Ben önce kılıç savaşlarından bahsetmek istiyorum.
Kılıç Savaşları: Geralt, yukarıda da bahsettiğim gibi iki kılıç taşır: Birincisi normal çelik kılıçtır. Bu kılıcı insanlar ve hayvanlar gibi normal düşmanlar için kullanırken, gümüş kılıcı ise yaratıklar için kullanır. Savaş sırasında, hızlı ve ağır saldırılar yapabilir, düşmanların saldırılarını savuşturabilir, saldırılardan kaçabilir (Dodge'layabilir) ve karşı atağa geçebiliriz. Oyunda kılıç savaşlarına girmek güzel olabiliyor. Bazen Geralt’ın düşmanların kolunu bacağını uçurduğu animasyonlar giriyor, bu da gerçekten güzel hissettiriyor. Bu yüzden de The Witcher 3’teki kılıç savaşları bazen çok rahatlatıcı olabiliyor. Üzerinize gelen 10 tane haydutu kılıç hareketleriyle 3’e 5’e bölmek çok zevkli olabiliyor.
Yağlar ve Rünler: Kılıç savaşları, sadece gümüş kılıç ve çelik kılıç seçmek ile de sınırlı değil. Oyunda kılıçlarımıza veya zırhlarımıza takabileceğimiz rünler ve kılıçlarımıza sürebileceğimiz yağlar da var. Rünler, eğer kendiniz çıkarmazsanız, kalıcı bir geliştirme sağlarken, yağları düşmandan düşmana değiştirmemiz gerekebiliyor. Rünler, kılıcımıza ve zırhımıza takabileceğimiz, bize çeşitli özellikler veren taşlardır. Rünler, kılıcın veya zırhın üzerinde boş bir rün yuvası bulunmasına göre takılabilir ve her biri farklı etkiler yaratır. Rün yuvalarının sayısı da zırhın veya kılıcın nadirliğine göre değişiklik gösterir. Bazı rünler, kılıcın hasarını artırırken, bazıları ise kritik vuruş şansını yükseltir. Zırha takılan rünlerin bazıları savunmayı artırırken, bazıları ise can yenilemesi verir.
Kılıç yağları, kılıcımıza sürdüğümüz ve belirli düşman türlerine karşı ekstra hasar vermemizi sağlayan kimyasal karışımlardır. Her bir yağ, belirli bir düşman tipine karşı daha etkili olmak için hazırlanmıştır. Bu da karşılaştığımız her bir düşmana karşı farklı bir yağ kullanmamızı ve kendimize bir savaş stratejisi oluşturmamızı sağlar. Yağlara örnek verecek olursam: Vampire Oil, vampirler ve vampir türlerine daha fazla hasar vermemizi sağlar. Specter Oil ise, hayaletlere ve hayaletimsi varlıklara daha fazla hasar vermemizi sağlar.



Büyüler, İksirler, Bombalar: The Witcher 3'te yalnızca kılıçla değil, aynı zamanda Signs adı verilen büyülerle de düşmanlarımızla savaşabiliyoruz. Igni (ateş atar), Aard (düşmanları ileri doğru iter), Yrden (büyü tuzağı - hayaletler için ideal büyü), Quen (aldığımız hasarı engelleyen koruma kalkanı) ve Axii (asıl olayı zihin kontrolü ama işlevi, uyguladığımız kişiye ve duruma göre farklılık gösterebiliyor.) gibi büyüler, oyuncunun savaş stratejisini zenginleştirebiliyor.
İksirler ve bombalar da oyundaki yardımcılarımızdan biridir. Savaş öncesi hazırlıklarımızı bazı iksirler kullanarak veya çeşitli bombalarla da yapabiliyoruz. Bu iksirler, sağlığımızı iyileştirebilir, düşmanları zayıflatabilir veya çevresel etkiler yaratabilir. Bu malzemeleri hazırlarken kullandığımız alchemy (kimya) sistemi, sürekli etraftaki çeşitli kaynakları toplamamıza ve savaşlara uygun stratejiler geliştirmemize olanak sağlar. Bombalar da, iksirler gibi savaşta stratejik avantaj sağlamak için kullandığımız etkili araçlardır. Bombaların da iksirler gibi çeşitli türleri vardır; düşmanları zayıflatmak, hasar vermek gibi. Örneğin, Dimeritium Bomb, büyüleri engeller; Incendiary Bomb, düşmanları ateşe verir; Blinding Bomb ise, düşmanları kör eder.
Zırh ve Silah Çeşitliliği:
The Witcher 3'ün zırh ve silah çeşitliliği, önceki oyunları oynamadığım için önceki oyunlara göre daha fazla mıdır, bilmiyorum ama gerçekten bolca zırh ve silah olduğunu söyleyebilirim. Oyunda her 1-2 saatte bir üstümdeki zırhları veya kılıçları daha iyisini bulduğum için değiştiriyordum. Tam güzel bir şey buldum, artık bunu kullanacağım dediğim anda farklı ve daha iyi bir ekipman bulup değiştiriyordum. Hani ekipman farklı olmasa bile aynı zırhın veya kılıcın daha iyi istatistiklere sahip halini buluyordum.
Yetenek Ağacı ve Karakter Gelişimi
The Witcher 3, bize geniş ve kişiye göre değişebilecek bir karakter gelişimi sunuyor. Yetenek ağacında, Geralt'ı oynayış tarzımıza göre geliştirebiliyoruz. Oyuncular, savaş yeteneklerinden alchemy becerilerine kadar geniş bir yelpazede yetenekleri geliştirebiliyorlar. Bu da, her oyuncunun oyun tarzına uygun bir karakter oluşturmasına olanak tanıyor.
Yetenek ağacında üç ana dal bulunuyor: Savaş bölümü, Büyü bölümü ve Alchemy bölümü. Savaş bölümü, dövüş becerilerini geliştirmeye yararken, büyü dalı Geralt’ın büyü yeteneklerini güçlendiriyor. Alchemy dalında geliştirdiklerimiz ise kullandığımız iksirleri daha etkili veya güçlü hale getiriyor. Bu da, yukarıda da dediğim gibi, her oyuncuya farklı bir deneyim yaşama şansı veriyor.
Yetenek ağacında açtığınız her yeteneği de kullanamıyorsunuz. Sağda, seviyenize göre açılan, 3'er 3'er bölümlere ayrılan ve 9 kutucuktan oluşan bölüme yerleştirmeniz gerekiyor. Kutucuklara koyduğunuz yetenekler, birbirleriyle aynı daldan ise ekstra güçlendirme veriyor. Mesela savaş dalındaki 2 yeteneği aynı bölüme koyarsanız, %30 saldırı hasarı kazanırsınız. Ayrıca, yeteneği açmakla kalmıyor, bir de yetenekleri güçlü olsunlar diye 3 kere güçlendirmeniz gerekiyor. Bu nedenle de kullanacağınız yeteneği iyi seçmeniz gerekiyor. Bazı düşmanlara karşı veya bazı durumlara göre kullandığınız yetenekleri değiştirmeniz gerektiğinden, stratejinizi iyi belirlemeniz gerekiyor.
Triss mi, Yennefer mi?
Eveeeet, bu müthiş konuyu da geçmeyeceğim tabii. Dedim ya, bu incelemeyi yapmadan önce gidip biraz kaynak araştırdım, video izledim falan diye. Bu konuyu da özel olarak gözden geçirdim. İlk olarak, olaya dışarıdan nasıl gözüktüğü şeklinde bakacağım, sonrasında da kendi fikrimi söyleyeceğim. Başlayalım bakalım. (Önceki oyunlarda yaşanan şeyleri bilmediğimden sadece The Witcher 3 odaklı gideceğim.) Yennefer, Geralt’a aşk içinde platonik aşk yaşattığı bir kadın. Aralarındaki ilişki karışık, tripli ama aynı zamanda tutkulu ve sıcak. Geralt hafızasını kaybettiği dönemde Triss ile birlikte olduğundan da, Yennefer'den çok sağlam bir trip yiyor. Yine de araları iyi olmadığı halde birlikte bir yola girip, birbirleri için fedakarlıklar yapabiliyorlar. Yennefer, Geralt’ın sevgi dışında aradığı her şeyi bulabildiği, istediği, aşık olduğu bir kadın ama aralarındaki ilişkide her zaman bir sıkıntı, bir trip atma olduğundan eskisi gibi yürümüyor gibi. Olayın bencesine gelirsek, Yennefer çok güzel bir kadın ama kendini çok beğenen ve ulaşılması da, kendini beğendiğinden bir o kadar zor bir kadın. Tamam, Geralt ile Triss bir dönem birlikte oldu da, adamın hafızası yerinde miydi be kadın? "Sen Triss ile birlikte oldun, beni aldattın." diye trip atıyor. Yahu adamın hafızası yerine geldiğinde Triss ile ayrıldı. Sana deli gibi aşık, deli divane gibi yollarda arıyor kendini affettirmek için ama Yennefer anlamamazlıktan geliyor. Sanki hafıza kaybı meselesi hiç yaşanmamış gibi trip atıyor hanımefendi. Yukarıda demiştim ya, "Yine de araları iyi olmadığı halde birlikte bir yola girip, birbirleri için fedakarlıklar yapabiliyorlar." diye. Evet, Geralt Yennefer'e aşık olduğu için gerçekten fedakarlık yapıyor. Yennefer de fedakarlık yapıyor, ama bence bunun sebebi Geralt'a herhangi bir sevgi beslemesi değil, Ciri'yi kurtarmak. Yukarıda da dediğim gibi, Yennefer, Geralt'ın tam isteyebileceği bir kadın ama Yennefer sürekli her şeyin altında bir anlam arıyor, trip atmaya çalışıyor falan. Geralt'ı çok yoruyor. Tamam güzel, çekici bir kadın ama çekilmez bir kadın bence. Savaşta çok iyi bir müttefik, hayatta da çok güzel bir dost olur ama bu kadınla ilişki yürütemezsin.

Triss ise, baktığım kadarıyla Geralt için sadece bir dost, güvenli bir liman gibi. Geralt, Triss'e, Yennefer'e aşık olduğu kadar aşık değil ama onunla geçirdiği zamanlarda huzur buluyor. Triss, Yennefer'e nazaran ona daha sadık bir aşk sunuyor. Triss’in ilişkisi daha sakin ama Geralt’ın kalbinde Yennefer’in gölgesi her zaman olacak.
Olayın bencesine tekrardan gelecek olursak, Triss mükemmel bir aşk ve mükemmel bir kadın ama Geralt, Yennefer'e tutulduğu ve onun peşinden salak gibi koştuğu için bunu görmüyor. Geralt, hafızasını kaybettiği dönemde Triss ile bir birliktelik yaşamış ve hafızası yerine geldiğinde Yennefer'e olan aşkından dolayı da Triss ile ayrılmış. Triss'te bu durumdan dolayı Geralt'a trip atıyor ama Yennefer kadar da süründürmüyor. Oyunda gördüğümüz kadarıyla Geralt, Triss'ten ayrılmış olsa bile Triss için her şeyi yapabilecek de bir adam. Ben şahsen Triss'i daha yakın ve samimi bulduğumdan Triss'i seçiyorum. Yennefer kadar çekici ve güzel olmasa bile o da gayet güzel bir kadın ve Geralt için her şeyi yapacak kadar da delikanlı da bir kadın. Yennefer çekilmez.
(Kimi seçeceğinize oyunda kendiniz karar verebiliyorsunuz tabii bakmayın benim anlattıklarıma. Ben Triss üzerinden gittim ama eğer çapkın olup iki karaktere de yürümeye çalışırsanız güzel bir sahne ile karşılaşacaksınız.)


Gwent
Gwent, oyunda yaparken en çok eğlendiğim aktivitelerden biriydi ve bahsetmesem olmaz diye düşündüm. Gwent, iki oyuncu arasında oynanan bir kart oyunudur. Her oyuncu kendi destesini oluşturur ve oluşturduğu deste ile oyunlara katılır.
Gwent oyunundaki desteler, The Witcher 3 dünyasında yer alan farklı bölgelerden oluşuyor. Her bölgenin de kendine özgü kartları ve stratejik avantajları var. Oyuncular oyuna belirli sayıda kartla başlar ve amaçları her turda en fazla puanı toplamaktır.
Bir oyunda 3 tur vardır. Her turda, oyuncular sırayla kartlarını oynayarak karşı tarafın puanını geçmeye çalışır. Her kartın farklı bir puan değeri ve özel etkisi vardır. Bazen, bazı bölgelerin kartları, kullandığınız bölgenin kartlarına karşı çok güçlü olduğundan (Counterladığından) rakibinizin kullanacağı kartlara göre bir deste oluşturmanız gerekebiliyor. Ayrıca Gwent, sadece şansa dayalı bir oyun değil; aynı zamanda iyi bir strateji de gerektirir. Oyun içinde kartları ne zaman ve nasıl kullanacağınızı, hangi kartları tutacağınızı ve hangi turlarda ne kadar risk alabileceğinizi iyi bir şekilde planlamanız gerekebiliyor.
Gwent, bir yan etkinlikten ziyade, oyunun içindeki eğlenceli bir aktivitedir bence. Köy, kasaba dolaşıp kendinize denk bir rakip aramak açıkçası beni oyunda tutan şeylerden birisiydi. Herhangi bir köye girdiğimde kendi içimden "Var mı lan bu köyde benimle kapışacak?!" şeklinde bir şeyler söyleyip etrafta kendime denk bir Gwent rakibi arıyordum. Bazı rakipler de çok çetin ceviz olduğundan, farklı stratejiler belirlemek veya şans benim lehime dönene kadar oynamak zorunda kalabiliyordum.
Sonuç
Yazmam gereken, aklımda olan her şeyi yazdım sanırım. Yazmamış da olabilirim ama. Kısaca söylemem gerekirse, bu oyunu oynaman lazım derim. Ben hikayeli oyunları seviyorum, hikayeli oyunlar oynuyorum diyen herkesin mutlaka oynaması gereken bir oyun. CD Projekt Red'in yeni Witcher oyunu çıkana kadar ustalık eseri sayabileceğimiz bir oyundur bence. Tabii, yeni Witcher oyunu The Witcher 3'den kötü olmazsa. Umarım olmaz.
Comments